KURUMSAL
Siyaset Bilimci Dr. Rahmi Şeyhoğlu, Ahde Vefa Turan Birliği Sosyal Yardımlaşma ve Eğitim Derneği'nin konuğu oldu.
Dr. Rahmi Şeyhoğlu, “Adalet ve liyakat tesis edildiği zaman Türkiye 10 yılda şaha kalkar. Herkesin hakkını aldığı bir yerde canlılık başlar. Haklının hakkını almadığı yerde ise çürüme başlar. Bir toplumda liyakat yoksa o toplumda işler sarpa sarar.”
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde görevli Öğr. Gör. Dr. Rahmi Şeyhoğlu, “Modernite ve Milli Kimlik” başlıklı sohbetinde “Milli kimlik demek öncelikle dildir. Bizde milli kimlik dediğimiz zaman iki tehlike var. Din bazında Araplaşma, medeniyet bazında Batılılaşma” dedi.
Ahde Vefa Turan Birliği Sosyal Yardımlaşma ve Eğitim Derneği Başkanı Harun Maral’ın sohbeti açış konuşmasından sonra söz alan Siyaset Bilimci Dr. Rahmi Şeyhoğlu, Cumhuriyet kurulduğunda çocukların ayaklarında ayakkabı olmadığı için çıplak olduğunu ifade ederek “Öncelikle ifade etmeliyim ki milli kimlik demek dil demektir. Anadolu’da Türkçeyi ve Türk dilini yaşatan ve koruyanların başında Yunus Emre gelir, Ahi Evran gelir ve Divanî Lugati’t-Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut gelir. Cumhuriyet zor şartlar altında kuruldu. Cumhuriyet kurulduğu zaman çocukların ayaklarında ayakkabı yoktu. Eski fotoğraflara bakıldığında hepsinin ayağının çıplak olduğu görülür. Anadolu’da o devirlerde milli kimliği korumanın koruması güçtü” dedi.
Osmanlı’nın modernleşmeye mecbur olduğunu belirterek “Modernleşmezseniz sadece Taliban gibi olursunuz” diyen Dr. Şeyhoğlu, şu ifadelere yer verdi: “Problem şu: Modernleşmeyi kendi kültürel kimliğiniz içerisinde dönüştürebilmektir. Dönüştürebilmek için de geniş bir kültürel yapı ve kültürel kurumlara ihtiyaç var. Biz bunda geç kalmışız. Ne zaman 1683’te Viyana’da yenildik, 17. yüzyıldan itibaren korkunç bir geri çekilme ve yenilgi kültürü başlıyor. 200 yıl geriliyoruz. Ve bu iki yüz yıl içerisinde tek bir taarruz savaşımız var; Çanakkale ve Anafartalar’da. Onun haricinde savunma hattındayız. Buna Sakarya’da dahil. Son savunma hattı olan Sakarya’yı da kazanmasaydık bugün Çankırı’nı üstünde küçük bir bölgede yaşıyor olacaktık.”
MİLLİ KİMLİK NEYE DAYANMALI?
“Bizim milli kimliğimiz travmalara mı yoksa zaferlere mi dayanmalı?” sorusunu soran Dr. Şeyhoğlu, “Dünyada toplumlar milli kimliklerini ya bir travmaya dayandırırlar ya da bir zafere. Şimdi bizde 200 yıldır bir yenilgi kültürü oluştu. Baktığınız zaman insanlarda hep şunu görürsünüz; öldük, mahvolduk! En önemlisi bize empoze edilen: Bizden adam olmaz! Bu millî kimliğin içine girmiş bir güvedir. Oradan hiçbir şey çıkmaz. Bunu yıkan adam Atatürk olmuştur. Atatürk’ün hiçbir konuşmasında Türk milletinin olumsuz bir yönüne temas ettiğini göremezsiniz. O “Türk milleti zekidir. Türk milleti çalışkandır!” demiştir. Atatürk buna yürekten inanıyordu. Atatürk Türk milletini tanıyor ve biliyordu. Peki bunları niçin söylüyor? Düşününki bir kimlik yıllarca ezilmiş.. Osmanlı’nın son dönemlerinde ve özellikle 19. yüzyılda Türkler hep itelendiler hep ötelendiler. Osmanlı fiili olarak baktığınız zaman III. Selim zamanında bitme noktasına gelmişti.
BİLGE KAĞAN’DAN BU TARAFA NE DEĞİŞTİ?
Millî kimliğin inşasında bizim geç kaldığımızı, toplum ve milletlerin ancak her alanda üreterek milli kimliğini elde edebileceğini belirten siyaset bilimci Şeyhoğlu, Bilge Kağan’ın Orhun Abideleri’ndeki sözlerini hatırlatarak şu soruları sordu: “Bilge Kağan’dan bu tarafa ne değişti? İşte bir milliyetçi bunlara kafa yorması lâzım. Biz niye böyleyiz? Biz niye kendimizi geliştirmiyoruz?”
Tarihte kendisini etkileyen şahsiyetlerden birinin İmam-ı Azam Ebu Hanife, diğerinin ise İmam Maturidi olduğunu belirten Dr. Rahmi Şeyhoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Bir batılı yazarın dediği gibi; Türkler hiç kimseyi yetiştirmeselerdi sadece İmam-ı Maturidi yeterdi. İmam Maturidi’ye baktığınız zaman eş’arilik ile mutezilik arasında, akıl ile nakil arasında orta yolu buluyor. Bugün Maturidi’nin konuşulması ve aşılması lâzım. İmam-ı Azam Ebu Hanife, 800’lerde akademi kuruyor. Avrupalılar ise 1.500’lerde kuruyor. Bugün Batı’yı üstün kılan da eleştiri kültürüdür. Neden? Bilim neden sorusuna verilen, verilebilen cevapla başlar. ‘Neden’i açıklayabiliyorsan o bilgidir, o bilimdir. Bunu yapabilmeniz içinde kitaplı toplum olmanız lâzım.
TÜRKİYE 10 YILDA ŞAHA KALKAR
Bizde milli kimlik dediğiniz zaman iki tehlike var. Din bazında Araplaşma ve medeniyet bazında Batılılaşma. Modernite demek en başta rasyonel bürokratik devlet demek. Bizim modernleşmede asla kabul etmediğimiz bir kavram. İki yüz yıldır padişahlar, başbakanlar ce cumhurbaşkanları dahil hepsi rasyonel hukuk devleti olmayı reddediyorlar. Niye? İşlerine gelmiyor. Biz rasyonel hukuk devleti olduğumuz anda iki kavram devreye girecek. Birisi adalet, diğeri liyakat. Adalet ile liyakatı bir toplumda tesis ettiğiniz zaman Türkiye 10 yılda şaha kalkar. Herkesin hakkını aldığı yerde bir canlılık başlar. Haklının hakkını almadığı yerde ise çürüme başlar. Bir toplumda liyakat yoksa o toplumda işler sarpa sarar. Bir ülkenin milli serveti idealist yetişmiş uzman kadrolarıdır. Bu kadroların varsa senin sırtın yere gelmez.”
İki yüz yıldan beri Türkiye’nin şikâyet ettiği konuların ekonomi, eğitim, dış politika ve yönetimde istikrarsızlık olduğuna dikkat çeken siyaset bilimci Şeyhoğlu, Türkiye’de sivil toplumun gelişmesi gerektiğini belirterek “Biz her şeyi devletten bekleyen kafa yapısından kurtulamadığımız müddetçe devletin gücünü ele geçiren herkes, size koyun muamelesi yapar. Bizim servet sahibi olmamız lâzım. Bilgi sahibi olmamız, liyakat sahibi olmamız lazım. Bu ülkede adaletin tesis edilmesini sağlamamız lazım.” dedi.
Sohbetin sonunda Ahde Vefa Turan Birliği Derneği Başkanı Harun Maral, Dr. Rahmi Şeyhoğlu’na kitap hediye etti.

